1957 senesinin yazında
henüz beş yaşındayım.
Başbağlar köyü
öğçe mahallesinde Şakiroğlu Ahmet efendinin (yani dedem Ahmet Ayık’ın) evinin
ötmesinin altında son hazırlıklar yapılıyor. İstanbuldan gelen babamın
amcasının oğlu Fahri Ayık; annemi, beni ve kızkardeşimi İstanbula götürecek.
Ötmenin
altındaki üç katır var. Katırlardan birine kucağına aldığı iki yaşındaki
kızkardeşimle birlikte annem bindiriliyor. İkinci katıra bir yorganın içine ben
oturur vaziyette yerleştirildikten sonra yolculuk esnasında katırdan düşmeyeyim
diye örkenle sımsıkı katıra bağlanmış vaziyette bindiriliyorum. Üçüncü katıra
ise Fahri ağabeyim biniyor ve bu şekilde yolculuğumuz başlıyor.
Önce Başpınara
sonra Kemaliyeye ve nihayet iki gün süren bu katır yolculuğundan sonra
Bağıştaşa geliyoruz. Katır sahipleri bizi katırlardan indirdikten sonra köye
gitmek üzere ayrılıyorlar.
Bağıştaş denen bu yerde küçük bir kulübe (tren garı
imiş) tam karşısında kavaklardan oluşan bir ağaçlık var. Ağaçlıkta bir de
oluğundan devamlı su akan bir çeşme mevcut. Kulübe ile ağaçlık arasında bir
patika yol var. Kulübenin önünde bekliyoruz.
Fahri ağabeyim, tren gelecek biz
trenle İstanbula gideceğiz diyor. Ben tren denen şeyin ne olduğunu bilmiyorum
ve bir insan zannediyorum. Akşam karanlığına kadar bekliyoruz.
Bu arada
önümüzdeki yoldan eşşeğe binmiş bir adam
geçiyor ve ben hah bu tren deyip seviniyorum ama adam geçip gidiyor. Tüm gün
boyunca beklediğimiz süre içinde 2-3 kişi bu şekilde geçip gidiyor.
Sonunda
hava iyice kararıyor. Sonra birden tiz bir çığlık şeklinde ses duyuyorum ve
sesin geldiği tarafa dönüyorum. Ne göreyim: Koskoca açılmış parlak gözleri olan
ve kafasından duman çıkan bir şeyin hızla üzerimize geldiğini görünce korkup
kaçmaya başlıyorum. Fahri ağabeyim bir taraftan korkmamam gerektiğini bunun
tren olduğunu buna binip İstanbula gideceğimizi söylerken bir taraftan da
peşimden koşarak beni yakalıyor. Ve bizleri trene bindiriyor. Ve böylece
İstanbula trenle yolculuğumuz başlıyor.
Beş yaşında ilk defa gördüğüm ve daha
önce ne olduğunu bilmediğim trenle tanışmam bu şekilde gerçekleşiyor. Katıra bağlanmış vaziyetteki yolculuk ile
trenle ilk tanışmamı barasordan göç
edişin anıları olarak hiç bir zaman unutmayacağım.
Başbağlar Köyü : Erzincan Kemaliye İlçesine bağlı 5 Temmuz 1993 te 33 kişinin katledildiği köy.
Barasor: Başbağlar Köyünün yer aldığı vadinin adı.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder